Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet’in Torba Yasa’daki düzenlemeyi onaylamadığını belirterek herkesin kendi inancını rahatlıkla yaşaması gerektiğini söyledi. Görmez “Bizim inanç değerlerimiz bize bunu emrediyor. Herhangi bir inanç mensubu kendisini nasıl tanımlıyorsa, içinde inancının gereklerini yerine getirmek için toplandığı mekânlar ne ad veriyorsa özgürdür. Bu ülkede bırakın sünni vatandaşımız kendi sünniliğini yaşasın, alevi vatandaşlarımız kendi aleviliğini yaşasın, varsa ateist dostumuz o da kendi değerlerini kendisi yerine getirsin. Bunun üzerinden bir ideolojik tartışma başlatarak birbirimiz üzmemiz doğru değildir.”
“KEŞKE DİYANET’E VERİLMESEYDİ”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) Torba Yasa’da Diyanet İşleri ile ilgili yapılan düzenlemelerle ilgili konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kabul ettiği bir düzenle olmadığını belirten Görmez, “Camilerin arazisi hazinenin, binalarını halk yaptırmıştır. Oradaki gelirleri sadece derneklere bırakmak doğru değildi. Diyanet’in önerdiği düzenleme, bunu Diyanet İşleri Başkanlığı marifeti ile öncelikle ilgili caminin bütün ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğunu getiriyordu. Kalanını ise başka bir yerde değil, sadece camilerin yapımında kullanma mecburiyetini getiriyordu. Ancak tabiî ki 16 bin cami derneği var Türkiye’de. Onların her birinin de bir talebi vardı. Derneklerin üzerinde durduğu düzenleme kabul gördü.Diyanet İşleri sadece muhasebesini yapacak. Zannediyorum, sadece yüzde 10’nu bırakıldı, onun da hiçbir kıymeti yok. Ben keşke onun da Diyanet’e verilmeseydi doğru olurdu diye düşünüyorum.” dedi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen veçok sayıda ulusal gazete ve televizyon temsilcisinin katıldığı iftar yemeğinde konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, son yıllarda İslam dünyasında meydana gelen olayların endişe verici boyutlara ulaşmaya başladığını kaydetti.
“Millet olarak Ramazanın sevincini, huzurunu yaşarken bizimle aynı inanca, tarihe, kültüre sahip etrafımızdaki Müslüman kardeşlerimizin aynı sevinci yaşayamıyor olmaları hepimiz için büyükbir üzüntü sebebidir” diyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Uzak dünyalarımızda büyük sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Myanmar’da acılar devam ediyor. Çin’de,Kerkük’te sıkıntılar var. Pek çok yerde bu sıkıntıların varlığı Müslümanlariçin büyük bir hüzün sebebidir. Dünyanın insan onuruna verdiği değerdeki aşınmalar bütün yaşadığımız sorunların temel sebebini teşkil ediyor” diye konuştu.
Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Başkan Görmez şöyle konuştu;
“BAZI ÇATIŞMALARI İZAH ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Yüzyılın başında Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanması, arkasından gelen işgaller, sömürgeler, istibdat dönemlerinde nesiller yaralı bilinçle yetiştiler. Yaralı bilinçleyetişen nesillerin dünyası böyle bir dünya ortaya çıkardı. Olup bitenlerisadece din üzerinden, bu topraklardaki İslam anlayışı üzerinden izah etmekdoğrusu açıklayıcı olmaz. Türkiye’de de Ramazandan önce yaşadığımız büyüksorunlar elimizden uçup giden bir dünyayı gösteriyor. Bugün yaşanan bazı çatışmaları kuşak farkı olarak izah etmek mümkün değildir. Bugün aynı evde ama farklıodalarda yaşayan iki kardeşin arasında dahi o kadar büyük mesafeler ortaya çıktı ki, biz üniversite hocaları, din adamları, öğretmenler, eğitimciler,sosyologlar, psikologlar bunu tahlil etmekte zorlanıyoruz.
Yüzyılın başında Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanması, arkasından gelen işgaller, sömürgeler, istibdat dönemlerinde nesiller yaralı bilinçle yetiştiler. Yaralı bilinçleyetişen nesillerin dünyası böyle bir dünya ortaya çıkardı. Olup bitenlerisadece din üzerinden, bu topraklardaki İslam anlayışı üzerinden izah etmekdoğrusu açıklayıcı olmaz. Türkiye’de de Ramazandan önce yaşadığımız büyüksorunlar elimizden uçup giden bir dünyayı gösteriyor. Bugün yaşanan bazı çatışmaları kuşak farkı olarak izah etmek mümkün değildir. Bugün aynı evde ama farklıodalarda yaşayan iki kardeşin arasında dahi o kadar büyük mesafeler ortaya çıktı ki, biz üniversite hocaları, din adamları, öğretmenler, eğitimciler,sosyologlar, psikologlar bunu tahlil etmekte zorlanıyoruz.
“ATEİSTLERİN KENDİLERİNİ İFADE HAKKI VAR”
Biz Diyanet olarak Türkiye’de bütün inanç kesimlerinin özgürce kendi inançlarını yaşamaları, kendi düzenlerini, değerlerini, iyilerini gönül rahatlığıyla herkesle paylaşabilecekbir ortama sahip olabilmeleri için büyük çaba içindeyiz. Buna önem veriyoruz. Burada herhangi bir inanç unsurunu tek başına kastetmiyorum. Ortak tarihimizin en büyük emaneti olarak gördüğüm gayrı Müslim dini azınlıklar dâhil Türkiye’deki bütün inanç kesimleri kendi tarihlerinde ve kültürlerinde var olan değerleriylehiçbir ötekileşme yaşamadan özgürce kendilerini ifade etme hakkına sahip olduklarınıher zaman söylüyoruz. Bundan sonrada söylemeye devam edeceğiz. Bunu söylerkende hem çağdaş hukuk açısından bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Hem de biziminancımız, tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz bize bunu emrediyor. Bundan yüzsene önce Batıda farklı dinleri, inançları, mabetleri yan yana göremezdiniz. Amabiz 5-6 asır önce bu topraklarda farklı dinlerle, inançlarla birlikteyaşayabilmişiz ve bunu da bir ahlak ve hukuk temeline oturtmuşuz.
Hiçbir teolojik tartışmaya girmeden herhangi bir inanç unsuru kendisini nasıl tanımlıyorsa, kendisini nasıl kabul ediyorsa o şekilde değerlendirilir. Elbette bunun doğruları veyanlışları olacaktır ancak o doğrular ve yanlışlar akademisyenler tarafından ilmiplatformlarda tartışılmalıdır. Herhangi bir inanç unsuru kendisini nasıl tanımlıyorsa, içinde inancın gereklerini yerine getirmek için toplandıkları mekânlarane ad veriliyorsa, orada icra edilen hususları nasıl adlandırıyorsa öylecedeğerlendirilir. Bunun üzerindenteolojik tartışmalar başlatmak, birbirimizi tanımlamaya kalkışmamız doğrudeğildir. Bu ülkede Sünni vatandaşımız kendi Sünniliğini, Alevi vatandaşımız kendi Aleviliğini yaşasın. Varsa bir ateist arkadaşımız o da kendi değerlerini, kendi arayışını kendisi temellendirsin. Bunun üzerinden bir teolojiktartışmalar başlatıp birbirimizi üzmemiz doğru değildir.
EKŞİ SÖZLÜK TARTIŞMALARI
Sanal mecralarda bir din savaşıbaşlatmayı çok tehlikeli buluyorum. Zaten sanal mecralar başlı başına bilgibakımından büyük sorunlar içeriyor. Sanal mecralardaki bilgi konusunu bütündünyanın ciddiyetle ele alması gerekiyor. Sanal mecralar ile hakikat dünyasıarasındaki ilişki zaten sorunlu bir ilişki. Ama sanal mecralarda bir küfürleşmeve bir inanç savaşı başlatmayı çok tehlikeli buluyorum. Bunu çağdaş moderninsana yakışan hiçbir tarafı yoktur. Sanal ortamda da olsa milyonlarca insanındeğerleri, inançları dikkate alınmalıdır. Eline klavyeyi alan herhangi bir insan, karşısındaki insanın yüce bildiği, kutsal bildiği değerleri dikkatealarak o kelimeleri yazmalıdır. Aksi takdirde gerçekten çok büyük yanlışlıklarortaya çıkar.
Sanal mecralarda bir din savaşıbaşlatmayı çok tehlikeli buluyorum. Zaten sanal mecralar başlı başına bilgibakımından büyük sorunlar içeriyor. Sanal mecralardaki bilgi konusunu bütündünyanın ciddiyetle ele alması gerekiyor. Sanal mecralar ile hakikat dünyasıarasındaki ilişki zaten sorunlu bir ilişki. Ama sanal mecralarda bir küfürleşmeve bir inanç savaşı başlatmayı çok tehlikeli buluyorum. Bunu çağdaş moderninsana yakışan hiçbir tarafı yoktur. Sanal ortamda da olsa milyonlarca insanındeğerleri, inançları dikkate alınmalıdır. Eline klavyeyi alan herhangi bir insan, karşısındaki insanın yüce bildiği, kutsal bildiği değerleri dikkatealarak o kelimeleri yazmalıdır. Aksi takdirde gerçekten çok büyük yanlışlıklarortaya çıkar.
“TÜZEL KİŞİLİK GEREKİYOR”
Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye’deki varlığı, bizim kendi araştırmalarımıza göre yüzde 90 civarında halkımızınkabulüne mazhar olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı bir kamu kurumudur amasivil ayağı hem yurt içinde hem de dünyada giderek güçlenmektedir. Diyanetİşleri Başkanlığının bugün hizmet yürüttüğü camileri, müftülük binalarını, Kurankurslarını halk yapmıştır. Dünyada bir kamu kurumu olup ta sivil tabanı bukadar güçlü olan başka bir kurumun varlığını bilmiyorum. Ama bu şekilde yolunadevam etmesi mümkün değildir. Diyanet İşleri Başkanlığının dini ve ilmibakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğe kavuşması gerekiyor.
“HER TÜRLÜ VESAYETE KAPALI OLMAMIZ GEREKİYOR”
Hiçbir vesayete açık olmayacak şekilde kendi ürettiği doğru bilgiyi halkla özgürce paylaşan bir kurumolmalıdır. Bu, şu ana kadar özerk hareket etmiyor anlamına gelmez. Şahıslara idarelere yönetimlere bağlı kalmaksızın her türlü vesayete kapalı olarak, dahaözerk bir kuruluş olarak yoluna devam etmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
MEDYA İÇİN ORTAK ÇALIŞMA
Önceki yıllarda Ramazanları,sabahlara kadar çok da faydalı olmayan dini tartışmalarla geçirdiğimiz oldu. Hala olmamız gereken yerde değiliz. Medya organlarımızın artık bir dini danışmanaihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Din gibi ciddi bir konuda din uzmanlarının medyaiçerisinde olmamasını bir eksiklik olarak görüyorum. Yabancı medya organlarınındini temsilcileri vardır. Üstelik sadece genel olarak bütün dinlere bakantemsilcileri yoktur. Katolik temsilcisi, ortodoks temsilcisi, protestantemsilcisi ve İslam temsilcisi ayrıdır. Ülkemizde gerek görsel medyamızda,gerek yazılı medyamızda İslam dinini ve diğer dinleri çok iyi bilen uzmanlaşmıştemsilcilerin bulunmasının doğru olacağını düşünüyorum. Ramazan’daki iftar vesahur programları konusunda önümüzdeki yıllarda sadece duygulara değilduygularla birlikte akla da hitap eden, daha eğitici ve öğretici programlara dönüşmesi için, bu yönde emek sarf eden bütün arkadaşlarımızla birlikte ortakbir çalışma yapmayı düşünüyoruz.
“ELİMİZDE 3 GÜNLÜK GÖRÜNTÜLER VAR”
Kabe için Cenabı Hakkın kullandığı bir ifade vardır, ‘Oraya giren, güvendedir’. Kabe’nin şubeleri olan camilere de herhangi bir insan zor bir zamanında sığındığı zaman biz onu güvende kabul ederiz. Ama bizim itiraz ettiğimiz, kabul etmediğimiz şu oldu; çok önceden, olaylar başlamadan içinde şiddeti barındıran bir hareket, o hareketi yapacak olan insanlar, bir camiyi önceden bir karargah olarak, üs olarak, lojistik mekan olarak belirleyip, önceden çuvallarla eşyalarını oraya taşıyıp hazırlık yapmışlarsa bunu kabul edemeyeceğimizi açıkca ifade ettik. Bu iki hususu birbirinden ayırdık, ayırmaya da devam ediyoruz.
İçeriye gelince, tekrar tartışma başlatmak istemem, 3 günlük kamera kayıtlarımız elimizdedir. İçeride her türlü, sadece yaralılar yok, sadece masum olarak oraya sığınanlar yok, herhangi bir Müslümanın kabul edemeyeceği davranışlar da var. Bunların bir kısmını biz doğrusu paylaşmayı dahi zait kabul ettik. Gönül isterki böyle birşey hiç olmasaydı, bunun üzerinden de bir cami üzerinden böyle bir tartışma hiç yaşanmasıydı. Ama bu iki hususu daima birbirinden ayırdık, ayırmaya devam ediyoruz.”
kaynak: sözcü
0 yorum:
Yorum Gönder